6 Kasım 2010 Cumartesi

Facebook Üzerinden Hayatını Çaldılar

Bir hayranı, eski şarkıcı Carolyn Owlett’in adına facebook hesabı açıp bir adamla 17 ay süren sanal ilişki yaşadı. Owlett’le aşk yaşadığını sanan adam Londra’ya gelince gerçek ortaya çıktı...

Eski bir şarkıcı olan İngiliz Carolyn Owlett’in bir hayranı, genç kadının adına bir facebook hesabı açarak Owlett’miş gibi davranmaya başladı. Owlett’in 2 binden fazla fotoğrafına ulaşan, facebook’taki tüm arkadaşlarını ekleyen hayranı, 17 ay boyunca internet üzerinden Belçikalı bir adamla ilişki yaşadı. Belçikalı adamın Owlett ile yüzyüze görüşebilmek için Londra’ya gelmesi ile gerçek ortaya çıktı.

2005’te dağılan “411” adlı müzik grubunun üyesi olan Carolyn Owlett (26), tam metroya binecekken tanımadığı bir adam, genç kadına adıyla seslenerek “Seni seviyorum, senin için Belçika’dan geldim” dedi. Korkan Owlett, trene bindikten sonra bu adamın daha önce kendisine facebook’tan “erkek arkadaşın neler yaptığını biliyor mu?” diye mesaj attığını hatırladı. O zaman mesajın yanlışlıkla kendisine atıldığını düşünen Owlett, eve gittiğinde Regis Remacle (28) adlı adamı internetten buldu. Owlett’in erkek arkadaşı Remacle’a ulaşınca Belçikalı adam, Owlett ile facebook’ta tanışıp sanal ilişki yaşadığını anlattı. Remacle’ın anlattıkları, Owlett’in kimliğinin çalındığını ortaya çıkardı.

Pırlanta kolye göndermiş!

17 aydır eski şarkıçıyla ilişki yaşadığını zanneden Remacle her gün konuştuklarını, hatta Owlett’e pırlanta bir kolye gönderdiğini anlattı ve birbirlerine yazdıkları e-postaları gösterdi. Remacle’ın, “sahte Carolyn” ile yüzleşmesi üzerine Owlett’in kimliğini çalan genç kadın her şeyi itiraf etti. Belçikalı Kristella Erbicella(21), Owlett’in fotoğrafları ile bir hesap açtığını, çok fazla ilgi görünce de devam ettiğini söyledi.

T.C Çevre ve Orman Bakanlığı

http://www.cevreorman.gov.tr/COB/AnaSayfa.aspx?sflang=tr

Windows 7 Hakkında

Microsoft'un Windows Vista'dan bir sonraki büyük adımı olması beklenen Windows 7 hakkında elimize geçen ilk bilgiler ve görüntüler.
Windows 1992'den beri üstünde bulunan yükten kurtulabilir: Windows 3.1'den bu yana süregelen, görev çubuğu ve Windows Explorer'dan oluşan kullanıcı arabirimi. Düşünülen yeni kullanım yöntemi ise Microsoft Surface: Kullanıcı dosyaları ve klasörleri sanki masanın üstünde duruyormuş gibi yönetebilecek. Dokunmatik ekran sayesinde sanal bir yığın içinden Word dokümanlarınızı veya kameradan fotoğraflarınızı ekrana yükleyebileceksiniz. Senelerden beri aşina olduğumuz fare-klavye ile kontrol tamamen ortadan kalkabilir. Daha aralık ayında Microsoft teknisyeni Hilton Locke weblogunda şöyle yazmıştı: "Eğer iPhone'un dokunmatik özelliklerinden etkilendiyseniz, Windows 7'ye bayılacaksınız."
Temel değişiklikler
Microsoft bilgisayarla çalışmayı daha da basitleştirmek için alet çantasının en derinlerine el atmak istiyor. Bir örnek: Yeni W-LAN özellikleri. Şimdiye kadar ağ adaptörü sadece bir bağlantı gerçekleştirebiliyordu. Laptopu ile hem internet erişim noktasına hem de arkadaşının laptopuna bağlanmak isteyenler için durum kötü gözüküyordu. Microsoft bir sonraki işletim sistemi nesli ile sanal ağ adaptörleri oluşturmak istiyor. Windows her bağlantı için sanal bir W-LAN kartı oluşturuyor, her ne kadar fiziksel açıdan bir tane bulunsa da… Böylece kullanıcı birçok cihaza ve erişim noktasına aynı anda bağlanabilecek, hatta laptoplar internet bağlantısını farklı yerlere de iletebilecek. Bunun sonucu olarak, eğer erişim noktasının dışında bir yerde bulunuyorsanız ekstra bir bağlantı şansınız daha olacak.


Windows 7,25 MB'a iniyorFakat Microsoft yöneticileri daha da fazlasını istiyor ve Windows'un temeli olan çekirdeği yeniden inşa etmeye çalışıyor. Vista'da da kullanılan NT çekirdeği artık 15 senelik oldu. Bu durumu Microsoft geliştiricisi Eric Traut bile itiraf etti. MinWin olarak adlandırılan yeni çekirdek 25 MB sabit disk ve 40 MB RAM'a ihtiyaç duyacak. Püf nokta: Modülleştirme. MinWin sadece temel fonksiyonları sunuyor ve kullanım amacına göre yeni modülleri ekliyor. Sonuç olarak MinWin aynı prensiplere göre masaüstü bilgisayarları, PDA'lar ve akıllı telefonlarda kullanılacak. Bu ay çıkacak olan Windows Server 2008 de buna benzer bir temel üzerine geliştirildi: Minimum çekirdek kurulumu mevcut. Yönetici isterse bunun üzerine mail, yazıcı ve web sunucusu ekleyebiliyor.
Sanallaştırma sayesinde geri uyumlulukWindows'ta yapılacak bu denli sert bir değişiklik, sorunlar olmadan gerçekleşemiyor. Sürücüler ve uygulamalar yeniden geliştirilip, her şeyden önce kullanıcı tarafından yeniden satın alınmalıydı. Microsoft bu şoku "Sanallaştırma" ile ortadan kaldırabilir. Eski işletim sistemlerinin bileşenleri, Windows 7'de sanal olarak temsil edilebilir ve böylece eski programlar buna başvurup problemsiz çalışabilir. Kullanıcı bu sürecin farkına bile varmayacak, zira sanallaştırma sıkı bir şekilde kullanıcı arayüzü ile bağlanmış olacak. Bu sayede Windows XP ve Vista programları kullanılmaya devam edilebilecek.
Geleceğin müziğiBu yeni özelliklerin yanında, Microsoft'un zaman azlığı sebebiyle Vista'ya ekleyemediği bazı eski özellikler genişletilecek. Mesela yeni dosya sistemi WinFS bilgisayar dünyasına girişini yapacak. Verileri arama ve verilerin yönetimi çok daha kolay bir şekilde gerçekleşecek. Bunun dışında BitLocker ve Güvenlik Duvarı’nın kullanımı kolaylaştırılacak. Diğer yenilikler arasında Internet Explorer 9, Media Player 12 ve Linux/Mac OS’ta standart olan sanal masaüstleri var.
Önümüzdeki üç sene içinde de Microsoft tamamen 32-bit mimarisinden vazgeçemeyecek. Çünkü spekülasyonlar Windows 7'nin hem 32 hem de 64-bit sürüm olarak piyasaya sürüleceğine işaret ediyor.
SonuçWindows 7 ile Microsoft büyük bir adım atmak istiyor. Bunu yeni bir çekirdeğin ve kullanıcı arabiriminin geliştirilmesinden anlayabiliriz. Bu devrimsel işletim sistemi için ne kadar sevinilse de şu unutulmamalı: Zaman uçup gidiyor. Ocak ayının ortasında ilk öncül sürüm (Milestone 1) küçük çapta bir topluluk için yayımlandı. Bazı kaynaklara göre Windows 7 2009'un ikinci yarısında çıkabilir. Fakat geliştiriciler Windows 2000, Windows Server 2003 ve Windows Vista'da fazla iyimser davranmışlardı ve yayımlanma tarihini sürekli ötelemişlerdi. Microsoft bu tarz bir olaya kesinlikle bir kez daha mahal vermemeli. En azından firma-müşterileri yayımlanma tarihine güvenebilmeli. Geriye sadece şu kalıyor: Umarız Microsoft çok fazla şey vaat etmemiştir ve 2010 sözünü tutmak için kısa vadede Windows 7'den birçok önemli özelliği çıkartmaya çalışmaz.

Tuz Gölü'nün çölleşmesine 10 yıl kaldı

Kaçak kuyular ve iklim değişikliğiyle hızla kuruyan Tuz Gölü'nde gerekli tedbirler alınmazsa 10 yıl sonra tamamen çölleşecek



ZAFER AKPINAR


BURSA - İç Anadolu Çevre Platformu Dönem Sekreteri Abidin Özkaymak, Orta Anadolu’nun büyük bir bölümünü içine alan 25 bin kilometrekarelik Tuz Gölü Havzası’nın, Ankara, Konya ve Aksaray arasında günden güne çöl görünümü kazandığını söyledi.

Özkaymak, Sulak Alanlar Kongresi’ne katılmak üzere geldiği Bursa’da, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kongrenin sulak alanların korunması adına verimli geçtiğini, kendilerinin de Tuz Gölü konusunda bir sunumda bulunduklarını söyledi.

Genişliği 48 kilometreye ulaşan Tuz Gölü’nün sığ bir göl olduğunu ifade eden Özkaymak, Türkiye’nin oldukça kurak bir yerinde yer alması nedeniyle sığ bölgelerde çok yoğun bir şekilde buharlaşma görüldüğünü, doğu kısmındaki körfez dışında tümüyle kuruyan gölün tabanında, kalınlığı yer yer 30 santimetreyi bulan mevsimlik bir tuz katmanı oluştuğunu anlattı.


Tuz Gölü’ne dökülen en önemli akarsuların Peçeneközü Deresi ile Melendiz Çayı olduğunu vurgulayan Özkaymak, "Coğrafya bilgilerine girmemiş acı gerçek ise Tuz Gölü’ne dökülen en büyük akarsunun Konya’nın şehir kanalizasyonu olmasıdır. Çumra yönüne verilen kanalizasyon bu doğrultu üzerinden maalesef kimsayal yönden herhangi bir arıtmaya tabi tutulmadan doğrudan Tuz Gölü’ne akıtılmaktadır. Yeni yapılan tesis biyolojik arıtma yapacak ancak kimsayal bir arıtma söz konusu olmayacak" dedi. Özkaymak, Tuz Gölü’ndeki kirliliğin, dünyanın en büyük flamingo kolonisini Türkiye’ye çeken "Artemia salina (Tuzlu su karidesi)"ları tehdit ettiği, bu canlıların olmaması durumunda flamingoların gölü terk edeceğini söyledi.


Dünyanın en büyük flamingo kolonilerinden birisinin yaşam alanlarından Tuz Gölü’nde üreyen "Artemia salina"ların, bu kuşların beslendiği en önemli canlıların başında geldiğini ifade eden Özkaymak, bu canlı türünün Türkiye’de en fazla Tuz Gölü ve Gediz Deltası’nda bulunduğunu anlattı.

18 YILDA YÜZDE 60 KÜÇÜLME

Tuz Gölü’nün küçülmesinde iki faktörün bulunduğunu dile getiren Özkaymak, şöyle devam etti:

"Bunlardan birincisi iklim değişikliğine bağlı kuraklık etkisidir. Tuz Gölü Havzası’nda son yıllarda yaz kuraklığı artarken, yer altı sularını besleyen yağışlar da azaldı. İkinci faktör ise bilinçsiz yer altı suyu çekilmesidir. Bölgedeki kaçak kuyular ve iklim değişikliği, Tuz Gölü’nü 18 yılda yüzde 60 küçülttü. 1987 yılında Tuz Gölü’nün alanı 92 bin 562 hektarken, 2005 yılında 32 bin 552 hektara düşmüştür. Havzayı çevreleyen 9 meteoroloji istasyonunun 35 yıllık günlük verileri üzerinde yaptığımız çalışmada, iki periyodun karşılaştırması yapıldı. Sonuç olarak yer altı sularını besleyen kış aylarındaki yağış miktarında iki periyot arasında yüzde 30 azalma, yaz aylarında ise bölgedeki temmuz ayı sıcaklıklarında 2 dereceye yakın bir artış var. Tuz Gölü Havzası’nda yaz kuraklılığı son yıllarda artış gösteriyor."

Özkaymak, 1990 yılına kadar oluşan küçülmedeki en önemli faktörün, iklimde meydana gelen değişmeler olduğunu belirterek, şunları söyledi:


"Bunun sonunda yağışlar azalırken, yaz sıcaklıkları artmıştır. 1990 yıllara geldiğimizde göl, alanını büyük oranda korurken, 1990’lı yıllardan itibaren açılan ruhsatlı ve kaçak kuyular nedeniyle hızla su kaybı yaşamış ve küçülmüştür. 2006 yılında 7 Ağustosta çekilen uydu fotoğrafında, sadece Tuz Gölü’nün güney batısında küçük bir alanda su görülüyor. Bu suyun kaynağını da Konya Drenaj Kanalı’nın getirdiği atık su oluşturuyor. Bugünkü koşullar devam ederse 2015 yılında Tuz Gölü’nün tamamen kuruması gerekiyor. Benim öngörüm bu. Kaçak kuyuların önlenememesi halinde, bu süre daha da öne çekilebilir." "10 YILLIK ÖMRÜ KALDI"


Tuz Gölü’nün giderek çölleştiğini vurgulayan Özkaymak, "Gölü kurtarmak için söz verenler sözlerinde durmadılar. 1999 yılında 200 bin ton kirli atığın döküldüğü Tuz Gölü, rezervlerini tüketmek üzere. Bilim adamları, sahip çıkılmaması halinde Tuz Gölü’ne 10 yıl ömür biçiyor" diye konuştu.


Dünyanın ikinci büyük tuz rezervlerine sahip olan Tuz Gölü’nde , yılda 2 milyon ton tuz üretildiğini belirten Özkaymak, gölün atıklar nedeniyle doğal dengesinin bozulduğunu söyledi. Özkaymak, tüm uyarılara rağmen Tuz Gölü’ne yönelik ciddi bir önlem alınmamasından yakınarak, şunları kaydetti:

"Orta Anadolu’nun büyük bir bölümünü içine alan 25 bin kilometrekarelik Tuz Gölü Havzası, Ankara, Konya ve Aksaray arasında günden güne çöl görünümü kazanıyor. Konya ve Aksaray illeri ve Cihanbeyli, Şereflikoçhisar, Kulu, Eskil ve Ağaçören ilçelerinin kanalizasyon ve sanayi atıkları Tuz Gölü’ne dökülüyor. Türkiye;nin biyolojik çeşitlilik alanlarından olan ve ulusal ekonomiye katkı sağlayan Tuz Gölü bir tuz deposu olmaktan öte, insanlara ve diğer canlılara yaşam kaynağı olan önemli ve uluslararası nitelik bir sulak alandır. Biyocoğrafik olarak küçük bir iç deniz özelliği taşıyan Tuz Gölü, dünyanın başka hiçbir yerinde yaşamayan pek çok bitki ve hayvan türünün tek yaşam alanıdır. Turnaların (Grus grus), flamingoların (Phoenicopterus ruber) ve sakarca kazlarının (Anser albifrons) dünya nüfusunun önemli bir kısmı yılın belli dönemlerinde bu gölün etrafında yaşamaktadır. Tuz Gölü yok olduğu takdirde gidebilecekleri ikinci bir coğrafya daha yoktur.”(aa)

HZ.MUHAMMED'İN HAYATI (özettir)

Hz.Muhammed Hicret’ten 52 yıl önce (Milâdi 570),Rebiülevvel ayının 17.gününde Mekke şehrinde dünyaya gelmişlerdir.Babası,Hz.Abdullah daha Hz.Muhammed dünyaya gelmeden, 25 yaşlarında vefât etmiştir.Annesi,Hz.Âmine’yi ise 6 yaşında iken kaybetmiştir.Küçük yaşta babasını ve annesini kaybeden Hz.Muhammed’i,dedesi Abdülmuttâlib himayesine aldı ve o zamana kadar kimseye verilmemiş olan Muhammed adını kendisine verdi.O da bir yıl sonra vefât edince,Hz.Muhammed’i amcalarından,Hz.Ali’nin babası Hz.Ebû Tâlib yanına alıp büyütmüştür. Hz.Muhammed Mekke’nin en büyük ailesi olan Hâşimiler’dendi.
 
Peygamberler,Peygamber olarak dünyaya gelirler ve o vazife için yaratılmışlardır.Peygamberlik gibi ağır bir emaneti yüklenmek için bir hazırlık devresi geçirirler,sonunda ilâhi vahye mazhar olurlar ve insanlara ilâhi emirleri tebliğe başlarlar.
 
Hz.Muhammed’in hayatı,Peygamberliğini açıklamaya emir alıncaya kadar;sade,temiz,çok dürüst ve yaşayışı da insanlığa örnek bir yaşayış idi.
 
Hz. Muhammed genç yaşlarında iken bütün Hicâz’da, daha Peygamberlik gelmeden önce, huylarının güzelliği ve her hususta emin oluşları dolayısıyla,Araplar tarafından “Muhammed’ül Emin” diye anılmaya başlanmıştı.Babasından mal,mülk,bir şey kalmadığı için bir hayli fakirdi; yalnız çok soylu bir aileden olduğu için çok itibar görürdü.

Hz. Hatice ile Evlenmesi 
Kureyş hanımlarından olan Hz.Hatice ticaretle uğraşmakta idi.Çok zengin ve dul olduğundan, mallarını idare etmesi,ticaretini sürdürmesi için emin bir kişi olarak gördüğü Hz.Muhammed’i kendisine yardımcı seçti.Daha sonra Hz.Muhammed ile Hz.Hatice evlendiler.Evlendiklerinde Hz.Muhammed 25,Hz.Hatice ise 38 veya 40 yaşlarında idi.Hz.Muhammed’in,Hz.Hatice’den iki erkek,dört kız çocuğu olmuştur.Bütün evlâtları kendi zamanında âhiret dünyasına göç etti. Hayatta kalan tek evlâtları Hz.Fâtıma ise Hz.Muhammed’in,Peygamberlikleri zamanında Hicret’ten 11 yıl önce dünyaya gelmiştir.
 
Hz.Muhammed’in soyu çok sevdiği kızı “Ehl-i Beyt”ten olan Hz.Fâtıma’dan yürümüştür. Hz.Fâtıma’dan da,Hz.Peygamber’in çok sevdikleri “Ehl-i Beyt”ten olan torunları Hz.Hasan ile Hz.Hüseyin dünyaya gelmişlerdir.

İlk Vahy’in Gelişi 
Hz.Muhammed ilk vahy’in gelişini şöyle anlatıyorlardı:
“Hirâ dağında,adımın çağrıldığını duyardım;fakat çağıranı göremezdim.Derken bir gün melek göründü bana;kucakladı beni,göğsüne bastırdı, sıktı ve «Oku» dedi.Ben okumak bilmem dedim. Tekrar sıktı «Oku» dedi.Aynı sözü söyledim.Yine sıktı «Oku»” dedi.Ve Kur’ân-ı Kerîm’in şu âyetlerini okudu:
 
“(1) Oku Rabbinin adıyla ki bütün mahlûkatı yarattı,(2) İnsanı da bir parça kan pıhtısından var etti; (3) Oku ve Rabbin,pek büyük bir kerem sâhibidir,(4) Öyle bir Rab ki kalemle öğretmiştir, (5) İnsana bilmediğini belletmiştir (öğretmiştir).” (Alâk 1-5.âyetler)
Bu âyetler Hz.Muhammed’e ilk inen sûrenin ilk beş âyetidir.Hz.Muhammed’e,Allah tarafından ilk vahiy Ramazan ayında nâzil olmuştur.
 
“Ramazan ayı ki onda Kur’ân inzal olunmuştur.Kur’ân nas için aynı hidâyettir;doğru yola götüren,hak ile bâtıl arasını ayıran açık delillerdir.”(Bakara 185. âyet)
Kur’ân-ı Kerîm,Hz.Peygamber ebedî âleme göçene kadar 23 yılda tamamlanmıştır.Nâzil olan bütün âyetler,Allah tarafından zaman zaman vahiy edilmiştir.
 
Kur’ân-ı Kerîm’de;kulun,yani Peygamber’in Allah ile ancak vahiy yoluyla konuşabileceği anlatılmaktadır.Bu konudaki âyetler de şunlardır:
 
“Vahiyle veya perde ardından olması veya bir elçi gönderip ona kendi izniyle dilediği şeyi vahiy etmesi suretlerinden başka hiçbir suretle Allah’ın konuşması hiçbir insana müyesser olmaz. Çünkü O yücedir,işinde hakimdir.”(Şûra 51. âyet)
 
“(192) Kur’ân şüphesiz Rabbelâleminin indirmesidir. (193-194-195) Sen Tanrı azâbıyla korkutanlardan olasın diye onu «ruh-i emin» açık olan Arap diliyle indirmiştir.”(Şuarâ 192-195. âyetler)
 
“ (16) (Ey Muhammed)! Vahiy bitmesin diye acele almak için dilini kımıldatma.(17) Çünkü onu kalbinde toplamak ve lisanında kıraatini sabit kılmak bize aittir.(18) Sana Kur’ân-ı Kerîm’i kıraat eylediğimizde sen onun kıraatine tâbi ol.(19) Onu izah ve beyân yine bize düşer.”(Kıyâmet 16-19. âyetler)

Peygamber Oluşu 
Hz.Muhammed 40 yaşlarında iken (Milâdi 610),yine Hirâ dağındaki mağarada halvette bulunuyordu.Bu sefer Allah tarafından, kendisini doğrudan doğruya Peygamberlik görevine çağıran,Kur’ân-ı Kerîm’in Müddesir Sûresi’nin 1-7.âyetleri nâzil oldu.
 
“(1) Ey örtüsüne bürünmüş Peygamber! (2) Kalk azapla korkut.(3) Rabbini büyüklükle an, (4) Elbiseni temiz tut.(5) Azâba bais olan şeyleri bırak.(6) Çok istemek üzere bir şey verme. (7) Rabbin için her şeye katlan.”
 
Gelen bu “vahiy”den sonra artık “vahiy”lerin arkası kesilmedi.Sürekli ve zamana bağlı olarak “vahiy” gelmeye başladı.Hz.Muhammed’in,Peygamberlik hayatı iki devreye ayrılır.Birinci devre Peygamberliğinin başlangıcından Medine’ye Hicret’ine kadar geçen 13 yıllık dönemdir (Milâdi 610-622).İkinci devre ise Hz.Peygamber’in Hicret’ten,Hak’ka vuslat edinceye kadar geçen 10 yıllık dönemdir (Milâdi 622-632).
 
Hz.Muhammed halkı İslâmiyete davete başladığında,erkeklerden ilk olarak Hz.Ali, kadınlardan da Hz.Muhammed’in eşi Hz.Hatice Müslüman olmuş;ona inanmışlar,uymuşlar ve ezeli îmanlarını izhâr etmişlerdir. Belli bir süre sonra da Hz.Muhammed;önce akrabalarını,ardından Safa Tepesine çıkarak tüm Mekke halkını, Allah’tan gelen emir gereğince açıktan açığa,Müslüman olmaya çağırmaya başladı.

Kardeşi,Veziri,Vasîysi,Halîfesi 
Kur'ân-ı Kerim'in Şuarâ Sûresi’nin 214-216. âyetleri:
“(214) Pek yakın kavim ve kabileni (akrabalarını) Allah azâbıyla korkut.(215) Sana tâbi olan mü’minlere kanadını alçak tut.(Onlara karşı yumuşak davran, lûtufla muamele et) (216) Kavim ve kabilen sana karşı gelirlerse «-Ben sizin işlediklerinizden vâresteyim» dersin.”
 
Bu âyetler nâzil olunca Hz.Muhammed,Hz.Hatice’ye yemek hazırlatmış ve Hz.Ali’ye de;“Hâşim oğulları soyundan olanları çağırmasını” emir buyurmuşlardı.
 
Yemekten sonra Hz.Muhammed:
 
“Ben bütün insanlara,Tanrı elçisi olarak gönderildim.Ulu ve yüce Allah,mensub olduğum boydan, bana en yakın olanları korkutmamı buyurdu.Allah’tan başka yoktur tapacak demezseniz,sizi azâbından kurtaramam” buyurdular.Amcası Ebû Leheb;“Bizi bunun için mi çağırdın” dedi ve yakışmayacak sözler söyledi.Gelenler de dağılıp gittiler.
 
Hz.Muhammed,Hâşim oğullarını bir kere daha çağırdı.Yedirdi,içirdi.Sonra;“Ey Hâşim oğulları” dedi.“Bana itâat edin,yeryüzüne hâkim olun.İçinizden kim bana yardım eder,bu işte beni kuvvetlendirirse kardeşim,vasîyim,vezirim,vârisim ve benden sonra halîfem olur” buyurdu. İçlerinden hiçbiri cevap vermedi.Genç yaşta olan Hz.Ali ayağa kalkıp;“Ey Tanrı elçisi! Bu işte ben sana yardım edeceğim” dedi.Hz.Muhammed;“Otur” buyurdu ve sözünü bir kere daha tekrarladı.Yine Hz.Ali’den başka cevap veren çıkmadı. Üçüncü defasında Hz.Peygamber, Hz.Ali’ye;“Otur” buyurdular ve Hz.Ali’ye hitaben;“Artık kardeşim,vasîyim,vezirim,vârisim ve benden sonra halîfem sensin” demişler ve toplantıda bulunan Hâşim oğullarına “Ali’ye itâat edin” buyurmuşlardır.
 
Hz.Muhammed’in getirmiş olduğu yeni din,Mekke’de büyük muhalefetle karşılaştı.Bilhassa Kureyş’in ileri gelenleri,Hz.Peygamber’in halkı İslâm’a davetine,şiddetle karşı çıktılar.Çünkü İslâmiyet puta taparlığı kaldırıyor,insan hakları üzerine birçok yenilikler getiriyordu.Bu durumda, Hz.Muhammed davetlerini bir müddet gizli tutmak zorunda kalmıştır.
 
Bu dönemde İslâm dînini kabul edenlerin büyük bir çoğunluğu,üst düzeyden mal ve canlarını vermekten çekinmeyen kişiler oldukları halde,onlarda bir müddet dinlerini gizlemek zorunda kalmışlardır.
 
Az zamanda yeni dinin müminleri çoğaldı.Bunlara “Tanrı’ya teslim olan” anlamına gelen “İslâm” denildi.İlk Müslümanlar çok ağır hakaretler,işkenceler gördükleri halde,îmanlarından, inançlarından asla dönmediler,kendilerine ve yakınlarına yapılan işkencelere tahammül ettiler.
 
Hz.Muhammed’in halkı Müslüman olmaya çağırışı,bulundukları mevki ve ellerindeki güçleri yitirebilecekleri kaygısıyla,Mekkeli müşrikleri (inkârcıları-inanmayanları) tedirgin etti.Kâ’be’den putlarının kaldırılmasının,ticaretlerini engelleyeceği ve bir takım alışkanlıklarına son verileceği için büyük bir tepki gösterdiler.
 
Bu ortamda Arabistan diyarı görülmemiş bir ahlâksızlık ve cehâlet içindeydi.Onun için Hz.Muhammed’den önceki Arap tarihine “Cahiliye devri” denir.Hz.Muhammed’e kadar Hak dîni Hıristiyanlıktı.Ancak Hıristiyanlık dîni,Tanrı görüşüyle de,hukuk sistemiyle de,artık insanlığın ihtiyacını gerektiği gibi karşılayamıyordu.Müslümanlık,bütün Peygamberleri Allah tarafından gönderilmiş elçiler olarak kabul ediyordu.
 
Bu yıllarda İslâmiyet’i kabul eden,kimsesiz ve yoksul olan Müslümanlara;müşriklerin,inkârcıların yaptıkları cefâlar,eziyetler gittikçe artmaktaydı.Hz.Muhammed’in,İslâmiyet’e davete başladıklarının 10.yılında (Milâdi 620) o yılın Ramazan ayında,üç gün arayla amcası Hz.Ebû Tâlib ile vefâlı eşi Hz.Hatice vefât ettiler.Müslümanlar o yıla “Hüzün Yılı” adını verdiler.

Dokunmatiğin Sağlığa Etkisi Ne ?

Arizona Üniversitesi'nden,başkanlığını Kanav Kahol isimli bilim adamının üstlendiği bir grup araştırmacı,dokunmatik ekrana sahip olan cihazların insan kas ve iskelet sisteminde olumsuzluklara yol açabileceğinden şüpheleniyorlar.
 
Amerikan Ulusal Bilim kuruluşu tarafından 1,2 milyon dolar gibi bir bütçeyle de desteklenen bir oluşum bu.Yrd.Doç.Dr.Kanav Kahol " Dokunmatik ekranlar belki çok kullanışlı ama kas ve iskelet sistemimize ne gibi zararları var henüz bilmiyoruz " diyor.
 
İnsanları üzerinden iki aşamalı olarak yapılacak deneylerde ilk önce;elektromiyografi (Kaslarda gelişen elektrik potansiyeli) ölçen bir cihaz kullanılacak.Devamındaysa vücut hareketlerinden ne kadar strese yol açıldığı,elektromekanik mankenler ile hesaplamaya geçilecek.
 
Bütün deneyler tamamlandıktan sonraysa veriler Microsoft,Apple ve benzeri firmalara,gelecek tasarımlarında yardımcı olmak üzere aktarılacak.

Farmville'i unutturacak

Electronic Arts,Facebook için özel bir FIFA oyunu çıkaracağını açıkladı.Sosyal ağ için çıkacak bu oyunun adı ise FIFA Superstars olacak.Oyun Playfish tarafından geliştirilecek ve Facebook üzerinden çoklu oyuncu seçeneği sunacak.
 
EA Sports başkanı Peter Moore haberi doğrularken blog yazısında,milyonlarca hayranın Facebook üzerinden birbirleriyle FIFA Dünya Kupası'nı kazanmak için yarışacağını söylüyor.
 
Zynga gibi bir firmanın Facebook üzerindeki büyük başarısından sonra EA,Facebook kullanıcılarının seveceği bir FIFA yaparsa,çok büyük bir kitleye ulaşmaması için bir sebep yok.FIFA Superstars'ın menajerlik sistemine mi yoksa oynanışa mı ağırlık vereceği henüz bilinmeyen detaylar arasında.




Küresel Isınmanın Türkiye'ye Etkileri

2070’te Türkiye genelinde sıcaklıklar 6 derece kadar yükselecek, Karadeniz Bölgesi dışında yağışlar iyice azalacak. Ekosistem değişince, birçok canlı türü de yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacak. 
İstanbul Teknik Üniversitesi Avrasya Yerbilimleri Enstitüsü, küresel ısınmasının, Türkiye üzerindeki etkilerine ilişkin bir senaryo hazırladı. Bu senaryoya göre, küresel ısınma aynı şekilde devam ederse, 2070’te Türkiye genelinde sıcaklıklar 6 derece kadar yükselecek. Ekosistem değişecek, canlı türleri yok olma tehlikesi yaşayacak.Prof.Dr. Nüzhet Dalfes, Türkiye’nin küresel ısınmayla mücadele karşısındaki tutumunu, “İlk defa bir yerde Türkiye Cumhuriyeti hükümeti bizden bilgi talep eder durumda oldu. Bu tabii bizi çok sevindirdi ama Türkiye bu açıdan geç kalmış bir ülke” sözleriyle eleştirdi.
Çevre ve Orman Bakanlığı’nın isteğiyle, “Türkiye için iklim değişikliği senaryoları” başlıklı bir rapor hazırladıklarını söyleyen Dalfes, şu ana kadar elde edilen verilerin, 2070 -2100 yılları arasını kapsadığını açıkladı.  <
Dalfes, çalışmayla en kötü durum için hazınlanmış bir projeksiyon yapıldığını dile getirerek, “Türkiye’yi hoş olmayan bir tablo bekliyor” dedi.
küresel ısınma küresel ısınma nedir küresel ısınmanın sebepleri küresel ısınmanın nedenleri küresel ısınmanın etkileri

Eldeki verilere göre küresel ısınma aynı şekilde devam ederse, yaz aylarında Türkiye’nin batısında sıcaklıklar 5 ila 6 derece, Orta ve Doğu Anadolu ile Güneydoğu Anadolu bölgelerinde ise 3 ila 4 derece yükselecek.  küresel ısınma küresel ısınma nedir küresel ısınmanın sebepleri küresel ısınmanın nedenleri küresel ısınmanın etkileri

Kış aylarında da sıcaklıklar 2 ila 3 derece yükselecek. küresel ısınma küresel ısınma nedir küresel ısınmanın sebepleri küresel ısınmanın nedenleri küresel ısınmanın etkileri

Senaryoya göre, 2070 yılında Karadeniz Bölgesi’nde yağışlar yüzde 10 ila 20’lik artış gösterecek, güneyde ise yüzde 30’a kadar azalacak. küresel ısınma küresel ısınma nedir küresel ısınmanın sebepleri küresel ısınmanın nedenleri küresel ısınmanın etkileri

Prof. Dr. Nüzhet Dalfes, iklim değişikliklerinin farklı şekillerde hissedileceğini, önümüzdeki on yıllarda iklimin değişikliğinin daha fazla hissedileceğini vurgulayarak şöyle diyor: küresel ısınma küresel ısınma nedir küresel ısınmanın sebepleri küresel ısınmanın nedenleri küresel ısınmanın etkileri

“Kar yağdığı kışlar da olacak, daha az kar yağdığı kışlar da olacak. Türkiye’nin ekosistemlerinde ciddi sorunlar olacak ki bu ekosistemler de bir ülkeyi bir coğrafyayı ayakta tutan şeyler... küresel ısınma Böceğiyle, merasıyla, kurduyla, hayvanıyla canlılar etkilenecek, bir sürü canlı yok olacak...” küresel ısınma küresel ısınma nedir küresel ısınmanın sebepleri küresel ısınmanın nedenleri küresel ısınmanın etkileri

Dalfes, küresel ısınmayla mücadele konusunda, öncelikle, sera gazlarının yayılımının azaltılması gerektiğini vurguluyor.  küresel ısınma küresel ısınma nedir küresel ısınmanın sebepleri küresel ısınmanın nedenleri küresel ısınmanın etkileri

İstanbul Teknik Üniversitesi Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü tarafından yürütülen çalışmaların önümüzdeki yıl tamamlanması planlanıyor. küresel ısınma küresel ısınma nedir küresel ısınmanın sebepleri küresel ısınmanın nedenleri küresel ısınmanın etkileri

Çevre Mühendisliği İş Alanları

ÇEVRE MÜHENDİSLİĞİ HİZMETLERİ UZMANLIK ALANLARI
- Içme ve kullanma Suyu Temini, Iletimi, Arıtımı ve Dağıtımı
- Evsel ve Endüstriyel Atıksuların Toplanması, Arıtılması, Geri kazanılması ve uzaklaştırılmaları
- Yüzey Drenaj ve Yağmur Sularının Toplanması, Deşarjı ve Arıtılması
- Katı Atıkların Toplanması,Taşınması, Geri Kazanımı, Uzaklaştırılması ve Işlenmesi
- Zararlı ve Tehlikeli Atıkların Yönetimi ve Berterafı
- Hava Kirliliğinin önlenmesi ile ilgili olarak; kaynakta kontrol, arıtım teknolojilerinin seçimi ve uygulamaları.
- Çevresel Etki Değerlendirme çalışmalarının planlanması ve koordinasyonu, ÇED Raporlarının hazırlanması ve uygulanması
- Çevre kaynaklarının Modellenmesi
- Çevre kirliliğinin önlenmesine ilişkin Kontrolluk,Yönetim ve Müşavirlik Hizmetleri
- Farklı çevresel kesimlerden numune alma, ölçümleme ve değerlendirme
- Gürültü Kirliliğinin kontrolü ve önlenmesi
- Toprak ve yeraltı su kaynaklarının kirliliğinin önlenmesi çalışmaları
- Kirletici kaynakların kirliliğinin tesbitine ilişkin kontrolluk, uygulama ve yönetim hizmetleri

Çevre Mühendisliği hakkında Yüksek Öğretim Kurumu tarafından yapılan tanım ve açıklamalar:
Çevre mühendisliği , hava, su, toprak gibi doğal kaynakların en iyi biçimde kullanılması, bunların kirlenmesine neden olan etkenlerin kaynaklarında kontrolü ve yok edilmesi, kirlenmenin yol açtığı estetik ve ekonomik kayıpların önlenerek insan sağlığına ve refahına uygun çevre koşullarının yaratılması konularında eğitim ve araştırma yapar.

Programda Okutulan Belli Başlı Dersler: Çevre mühendisliği bölümünde lisans düzeyinde öğrenim süresi 4 yıldır. Öğrenimin ilk yılında matematik, fizik, kimya, biyoloji gibi temel dersler okutulur. Daha sonraki yıllarda, çağdaş çevre mühendisliğinin gerektirdiği mesleki bilgi ve beceriyi kazandıracak dersler verilir.

Bunlar arasında ikinci yıldan başlayarak, çevre kimyası, çevre mikrobiyolojisi ve kimyasal mikrobiyoloji, bilgisayar kullanımı, hidrolik, hava, su ve toprak kaynaklarının geliştirilmesi, en iyi biçimde kullanılması, kirliliğin kontrolü ve önlenmesi, katı, sıvı ve gaz atıkların, gerek alışılagelmiş gerekse ileri düzeyde teknikler kullanarak, çevreye zararsız hale getirilmelerine yönelik sistemlerin projelendirilmeleri gibi dersler ve uygulama çalışmaları bulunmaktadır. Bölümlerde ayrıca yaz stajları ve uygulama dersleri zorunludur.
Mezunların Kazandıkları Ünvan ve Yaptıkları İşler: Ü niversitelerin Çevre Mühendisliği Bölümlerinden mezun olanlara "Çevre Mühendisi” ünvanı verilir. Çevre mühendisi çevrede yapılan tüm üretim ve tüketim faaliyetlerinin insan sağlığına, refahına ve doğal dengeye zarar vermeyecek biçimde planlanması için gereken önlemleri araştırır; su, toprak ve hava ortamlarında kalite kontrolleri yapar; fabrika atıklarının insan sağlığına zararlı hale gelmeye başladığı miktarı saptar; yerleşim merkezlerinde kanalizasyon, su ve yağmur suyu şebekesi gibi sistemlerin insan sağlığına en uygun biçimde tasarlanması ve yapılıp işletilmesi için gerekli önlemlerin alınmasına çalışır.

Çevre konuları çok yönlü olduklarından, çevre mühendisleri basta inşaat ve kimya olmak üzere, yerine göre, tüm diğer mühendislerle; şehir ve bölge plancılarıyla, mimarlarla, biyolog, kimyager ve fizikçi gibi fen bilimcilerle, sosyolog, psikolog gibi sosyal bilimcilerle, ekonomistlerle, işletmecilerle çalışma ve işbirliği yapma durumundadırlar. Çalışma ekibinde anlaşma ve uyum olduğu, alınan kararlar uygulamaya yansıdığı sürece kişi bu alandaki çalışmalarından doyum sağlayabilir.

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası kurulma çalışmaları esnasında, TMMOB İnşaat Mühendisleri Odasının 23 Kasım 1988 tarih ve 410-1802 sayılı yazısına, YÖK tarafından 14 Aralık 1988 tarih ve 26694 sayılı yazı ile verilen cevapta, Çevre Mühendislerinin çalışma alanları aşağıdaki şekilde tanımlanmıştır.

Altyapı teknolojisi olarak isimlendirilen her türlü şehirsel ve endüstriyel; su temini, su iletimi, su dağıtımı ve su arıtımı konularında her türlü tasarım, planlama ve mühendislik hizmetleri,
Şehirsel ve endüstriyel; atıksu toplama, arıtma ve alıcı ortama verme konularındaki her türlü tesislerin tasarım, planlama ve mühendislik hizmetleri,
Katı atık toplama; taşıma, nihai uzaklaştırma (yakma, kompostlaştırma, düzenli depolama) konularında her türlü planlama ve tasarım hizmetleri,
Hava kirlenmesinin önlenmesi ile ilgili ısıtma sistemi ve yakıt seçimi, baca gazlarının arıtımı konularında mühendislik hizmetleri,
Çevresel etki değerlendirme konularında disiplinler arası çalışma gruplarına koordinatörlük etmek,
Endüstriyel kirlenmenin önlenmesi ve en aza indirilmesi için gereken kontrol sistemlerinin tasarımı ve planlaması,
Farklı çevresel kesimlerden (su, toprak, hava, canlılar vs) numune alım, analiz ve değerlendirme çalışmalarında bulunmak,
Çevre kirliliği ve doğal güzelliklerin korunması konularında, halkı ve ilgili mercileri uyarmak, tedbir önermek, uygulatmak ve denetlemek.

Sonuç olarak; Çevre mühendisleri, çevre kirlenmesinin önlenmesi veya kirlenerek bozulan çevresel sistemlerin tekrar sağlıklı hale gelebilmesi için gereken her türlü mühendislik yapı ve sistemlerinin tasarımı, işletilmesi, kontrolü ve inşaatında görev alabilen ve bu konuda hazırlanan projeleri kontrol edebilen yetkilere sahip bir elemandır